ŞADİ KOCABAŞ
ŞAİR, ŞADİ KOCABAŞ’LA “KUŞ GÜNLÜKLERİ” ÜZERİNE KONUŞMA
“Okurlar, iyi şiiri bilirler. Ben şiirlerimi sadece okurlar için yazıyorum.”
Mukadder BAŞ: Uzun bir aradan sonra “Kuş Günlükleri” ile girdiniz edebiyat dünyasına. Hayırlı olsun ilk kitabınız. “Kuş Günlükleri” bir şairin çocukluğuyla yüzleşmesi mi, nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şadi KOCABAŞ : İlk şiirlerini 1982-83 yıllarında yazmış, sonra 2015’ e kadar hiçbir şey yazmamış ve 2015’ te yeni-den yazmaya başlamış biri olarak, ilk (şiir) kitabımı 2016 sonunda yayınladım. Ara verdiğim dönem, edebi-yat dışındaki çalışma hayatıma ilişkin bir dönemdi ve işime konsantre olabilmem için sadece işimle ilgilen-mem gerekiyordu. Çalışma hayatı, iş ve benzeri konularda elim rahatlayıp da kendimi sadece edebiyata verme imkânını bulduğum 2013’ ten itibaren İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde örgün öğrenci olarak ikinci üniversitemi okudum. 2015’ ten itibaren de yeniden yazmaya başladım. Bu geçen uzun aranın bana yazma anlamında hiçbir şey kaybettirmediğini düşünüyorum. Çünkü bu süreçte hayata, insanlara, olaylara ve kendime bakışım derinleşip gelişti. İlk kitabım olan ve bir şiiri kitabı olan Kuş Günlükleri, çocukluğumla yüzleşme kitabı değil. Kitapta yer alan 25 şiirden 10’ unu 20 li yaşlarda, geri kalan 15’ ini ise 2015’ ten sonra yazdım. İlk gençlik yıllarımda yazdığım şiirleri kitabıma almakta hiçbir sakınca görmedim; çünkü onlar da bana ait. Kitabın bütününü ele alırsak, dünden bugüne benim şiir dilim, imgelem dünyam ve duyarlılıklarımı yeterince ortaya koyan bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Mukadder BAŞ: İmkânsızlık sizin için, yoksulluk üstünüze göre dikilmiş ise akılda güzellik kalmalıysa öykünüz nasıl gülümser sizi?
Şadi KOCABAŞ Eidola adlı şiirimden bahsediyorsunuz. Bütün diğer şiirlerimde olduğu gibi bu şiirimde de kendini anlatmaktan ibaret olmayan bir şiirim var. Herkesi anlatıyorum aslında. Yani anlatmaya çalışıyorum. Bu şiirde benim kaygılarım, sancılarım, korkularım ve ümitsizliğim ya da hayâllerimi değil bütün bir ülkeyi yani bizim insanımızı ortaya koyuyorum. Yani bu şiirde özne ben değil, biz. Böyle okunursa daha genişlemiş bir yoruma ulaşır okuyucu. ‘’ kaybolmanın kozmik başkentlerinde inan ki gözyaşlarım kafiye olsun değil ayrık otu gibiyim birleşmiş milletlerin kirletilmiş denizlerde bir yosun kadar sayrı’’
Mukadder BAŞ: Şiirlerinizde belirgin bir biçimde divan şiirine yaslanma var. Buna neden ihtiyaç duyuyorsunuz, he-deflediğiniz serencam ne?
Şadi KOCABAŞ: Dîvan şiiri de, halk şiiri de, tasavvuf şiiri de bizim kültürümüze ait. O yüzden, hiçbirini yabancıla-madım, karşı durmadım. Her birinde mükemmel şairler ve şiirler var. Bugünün şiirini yazarken elbette bugünü öne çıkarmak beklenir. Ben de zaten bugünü işliyorum; ama bu, geçmişe ait kültür birikimimizi inkâr etmemizi, unutmamızı gerektirmez. Kitabımda birebir dîvan şiiri ya da halk şiiri türünde şiire yer vermedim. Okurların kimi şiirlerde o lezzeti bulmasının nedeni daha çok biçimsel benzeşmelerden kaynaklanıyor. Örneğin, ilk dönem şiirlerim çoğunlukla hece ölçüsünde. Ama asla bir halk şiiri değil. Son dönem şiirlerimden sadece serencâm’da kasten, terkiplerle, tamlamalarla dolu bir dil kullandım: Osmanlı Türkçesi. Bunu bilerek yaptım. Tadımlık. Ama bu sadece bir tek şiire mahsus. Diğer 14 şiirimin tümü günümüz şiiri.
Mukadder BAŞ: Şiirinizin en güvenilir kaygısı nedir?
Şadi KOCABAŞ: Şiirimin değil, insanımızın kaygısından söz etmeliyim. Devletler kurmuş ve yaşadığı coğrafyalarda hem adil hem egemen bir anlayışla büyük kültürel birikimler elde etmiş olan Türk insanının bugün içinde bulunduğu coğrafî daralma, uğradığı emperyalist saldırılar ve ikileminde kıvrandığı medeniyet çatışmala-rını yansıttığım Tarih Düşürülmemiş Epik Şarkılar şiirimin giriş bölümünde, ‘’doğrulup gökyüzüne kutsanmış başkentlerin mükerrer savaşlar ve destanlardan anıtlar kitaplar uygarlıklardan güvenilir kaygılar edinmeliyim’’ Diyorum. Bütün bir Türk toplumu için duyulan kaygıdır bu. Kaygı duymalıyız diyorum. Bu kaygılar, güvenilir olmalı ayrıca.
Mukadder BAŞ: Aşkı anlatacak sözcük bulamıyorsak mutluluğun tarifini okura bırakan şiirin hedeflediği giz nedir?
Şadi KOCABAŞS: ‘’Sözcükler ne söyler’’ adlı şiirimden bahsediyoruz. Bu şiirimde, gündelik hayatta sıkça kullandığımız sözcükleri başka açılardan ve farklı çağrışımlarla açıklamaya yöneliyorum. Örneğin, özlemek sözcüğünü ‘’özlemek annedir üstü açık kalmış bir çocuk’’ diye tarif ediyorum. Şiirin son bölümünde: ‘’mümkün olsa ümîdi de tanımlamak isterdim aşkı anlatmak içinse sözcük bulamıyorum yürek ne kadar hazırsa o kadarmış öğrendim mutluluğun tarifini size bırakıyorum’’ Diyorum. Yani, aşk, anlatılması sözcüklerle mümkün olmayan bir şey diyorum. Mutluluğun da in-sanın kendi beklenti ve kabûllerine ilişkin bir algıyla ilgili olduğunu söylüyorum. Sözcüklerle oynadığım bir şiir bu açıkçası. Sözcüklerin tadını çıkardığım bir şiir.
Mukadder BAŞ: 1980’lerde başlayan şiir serüveninizde Yunus Emre Şiir Ödülüyle geldiğiniz aşamayı nasıl değerlen-diriyorsunuz?
Şadi KOCABAŞ: Güzel sanatların tümü için geçerli olduğu gibi, şiirde daha yeni ve daha güzel üretmenin bir kalıbı ve sınırı yok. Yazılan ve okunan şiirlerin hangisinin daha iyi şiir olduğuna karar verecek olan, okuyuculardır ve şaşmaz hassasiyette bir ölçme becerisine sahipler. Okurlar, iyi şiiri bilirler. Ben şiirlerimi sadece okurlar için yazıyorum. Okunsun diye yazıyorum. Benim şiirlerimin nasıl bir karşılık bulduğunu zaman içinde okurlar belirleyecektir. Türk şiirinde en sevdiğim isim olan Yunus EMRE adına düzenlenmiş ülke çapında bir şiir yarışma-sında 2017 yılı birincisi seçilmiş olmaktan onur duydum. Bu beni daha da motive etti, güç verdi; sorumlu-luğum da arttı. Bundan sonra daha özenli olmam gerek.
Mukadder BAŞ: Acemi Kalemler adına teşekkür ederim.
Şadi KOCABAŞ : Biz teşekkür ederiz.